Sessiz gecede bir ses arıyorum. Dünya penceremden o kadar sessiz gözüktü ki gözüme. Yalnızca ağaçlarda yaprakların hışırtısı, yerde yaprakların çıtırtısı. Uzakta şimşekler çakıyor görüyorum ama onların bile sesi gelmiyor bana. Yalnızca kulaklarımın hemen çevresindeki rüzgar bir şeyler fısıldıyor.
Koca şehirde bir ben arıyorum. Sanki herkes saklanmış benden, köşelerine çekilmişler. Yollarda ışıklar yanık, sanki gitmemi istiyorlar, evler tamamen karanlık, sanki yalnızsın diyorlar.
Her şey uzak geliyor bana. Sokağımdaki dizi dizi yusyuvarlak ağaç hışırdıyor, dokunamıyorum onlara. Sarılacak bir dal arıyorum. Havayı koklamaktan yoruldum artık. Bıktım yalnızca rüzgarın okşamasından tenimi. Çevremin yalnızca havayla çevrili olmasını istemiyorum artık. Bu sıcak havada bile tüylerim diken diken, sarılacak bir dal arıyorum.
Not: Sabaha karşı devasa bir gök gürültüsüyle uyandım. Gecede gördüğüm şimşekler topluca gürledi sanki başımda. Aradığım ses korkuttu beni ama hemen sonrasında içim rahat uyudum çünkü duymuştum artık.
1 yorum:
Prune:
Şehrin soluğunu, kendi öykümü arıyorum...
hava sıcak ama ben içimi ısıtan bir kitabı arıyorum...şehrin ılık solukları...aslında öykü hep kış öyküsü gibi gelmişti...ama ben onu yazın sıcağında kütüphanenin herhangi bir rafında bulmuştum...sıcağın alnında okuyup içime sokmuştum öyküyü...22 temmuz 2004-perşembe...hep aklımın bir köşesindeydi kitabı aramak...ama hiç yapmadım...arasam bulurdum...ama aramadım...iyi oldu belki de...tadı damağımda kaldı...ara ara arıyorum öykünün sıcaklığını...şehrin ılık soluğunu aradığımda öyküyü de arıyorum...
dünyanın en kısa öyküsü
mutlaka bir kış günü geçerdi.
rüzgarların sokaklarda fink attığı,
martıların feryatlarını yükselttiği,
gecenin ilerleyen vakitlerinde...
ay gözükmezdi;
ama ökyü için,
sokak lambaları yeter de artardı bile...
dünyanın en kısa öyküsü
gündüzü en kısa günün
gecesinde geçerdi;
öylesine kısa olurdu ki,
kesik kesik havlayan bir köğepin sesi
uyuklayan bir adamın kulaklarına erişince
bitiverirdi( Şehrin Ilık Solukarı-T. Erdem)
Yorum Gönder