21 Ağustos 2009 Cuma

Bulamadığım gecelerden biri daha işte!

Yine oturduk bugün karşılıklı. Her akşamki gibi kahvelerimizi içtik sessiz sohbetler eşliğinde. Gözlerimiz, onları ovuşturmadığımız zamanlarda hep kenetliydi birbirine. Birkaç karışlık mesafeden izledik birbirimizi iki insanın cesaret edemeyeceği kadar net.

Küçük sorular sordum ona başta, önemsiz. Tatmin edemezdi cevapları çünkü tatminsiz sorulardı bunlar. Doğru soruyu bulamıyordum kafamda. Kendimi arıyordum aslında. Bulamadığım gecelerden biri daha işte.

Saatlerce oturduk birlikte, neredeyse bütün gece… Birbirimizden bu kadar nefret etmemize rağmen gecelerde muhtaçtık karşılıklı oturmaya, yalnızdık ikimiz de.

Genelde o konuştu bana. Ara sıra şarkılarla cevap verdi. Bazen başka arkadaşlardan bahsetti, akrabalardan. Gittiği yerlerden fotoğraflar gösterdi.

Konuşmadığı zamanlardaysa boş bir kağıt gibi baktı yüzüme, konuşmamı istedi sanki. Söyleyecek söz bulamadım. Yine ordan buradan sorularla geçiştirdim önümdeki boş sayfayı. Ben bekledim ondan konuşmasını.

Konuşmaz olmuştu artık, sıra bendeydi sanırım. Soru da soramıyordum. Önümde duruyordu o siyah kare, cüretkâr şey, bilgisayarım. Kendimden vermedikçe tek bir şey alamadığım o ketum alet!

Kendimden verme zamanı gelmişti işte! Bu satırlar döküldü boş sayfasına. Kendimi bulamadığım gecede kendimi bulamama hikayemi anlattım ona.

Hiç yorum yok: