5 Ağustos 2009 Çarşamba

Ayaklarım yerde, kanat arıyorum.

Bazı durumlarda içimdeki boşluğu avuçlarımda da fiziksel olarak hissederim. Anlatması çok zor bir duygu bu. Sanki oradaki bütün kan bir anda mıknatısla çekilir. Avuçlarımın tam ortasından dışarı doğru yayılan bir şey bu. Başladığında sürmesini istediğim bir duygu. Şu anda da avuçlarım boş yazıyorum.

Başka böyle hisseden var mı bilemiyorum. Şu ana kadar, anlatamayacağımı düşündüğümden kimseye soramamıştım. Belki bunu okuyan birileri çıkar “Ben de hissediyorum!” der. Bu yüzden biraz daha anlatmaya çalışacağım. Eskiden sadece belirli bir durumda olurdu buna benzer bir avuç boşalması, uzun süre çiş tuttuktan sonra nihayet tuvalete gidebildiğimde (Tabi bunu hissediyor musunuz onu da bilmiyorum). Bir tür rahatlama hissidir. Sanki damarlarımdaki kan böbreklerime hücum eder temizlenmek için, bu yüzden de avuçlarım boş kalır.

Bir gün nasıl oldu hatırlamıyorum, kendimi boş ve yalnız hissettiğimde birden avuçlarımda garip bir şey hissettim. Sonra bir ikinci, üçüncü oldu ve alıştım bu duyguya ama hala şaşırırım geldiğinde. İçimde bir tür coşku, bir tür hüzün, bir tür sevinç, bir tür her şey olur o anlarda sanki. Ayaklarım yere bağlıyken uçmayı hayal ederim. Neden herkes uçar da ben uçamam diye sorarım kendime. Bir tür kıskanmadır aslında. Çevreme bakar ve bendeki bir boşluğu fark ederim, sonra o boşluğu bir de fiziksel olarak avuçlarımda hissederim.

Bazen başka bir yerde olma isteğidir bu, olduğum yerden sıkılmaktır, başka hayatlara özenmektir. Her şeye rağmen kalkmam koltuğumdan, kalksam da napabilirim derim, elde değil.

Yine de hissetmekten mutluyumdur, müziğimi dinlerim, eksikleri tamamlayan hayallere dalarım, her şeyin bir gün değişeceğine inanırım. Umutsuzca umutluyumdur. Bir gün, bir yerde, bir şey olacak, mükemmel olacak (?)

Hiç yorum yok: